Vampirler ne zaman başladı? Diğer bir çok efsane gibi başlangıç tarihi
tam olarak bilinmiyor;ama vampir hikayesinin kanıtı Mezopotamya’daki
Tigris (Dicle) ve Euphrates (Fırat) nehirlerinin yakınındaki Kildani’de,
kil yada taş tabletlerin üzerine yazılmış Asur yazıtlarında bulunmuş
olabilir. Kildaniler diyarına, İncil’de geçen Abraham'ın asıl evi olan
"Ur of the Chaldeans" da denir.
"Lilith", İbranilerin kutsal
kitabında geçen muhtemel vampirlerden biridir ve kitapta tasvir
edilmiştir.İsaiah'ın kitabında geçiyor olsa bile Lilith'in kökleri daha
çok Babillilerin "demonolojisine" benzer.Lilith geceleri bir baykuş
görüntüsüne bürünerek dolaşan bir canavardı.Avlanmak için yeni doğmuş
çocukları ve hamile kadınları arardı. Lilith, geleneğe uygun olarak
Adem'in,"Adem ve Havva" olmadan önceki karısıydı, ama daha sonra
şeytanın tarafına geçti çünkü Adem'e itaat etmeyi reddetti.Bir takım
olağandışı tutkuları vardı ve doğal olarak kötünün gözüyle bakıyordu.Ve
sonuç olarak Adem 'in ve Havva'nın çocuklarına (yani tüm insan soyundan
olanlara) saldıran bir vampire dönüştü.
Vampirlerle ilgili
söylenceler Akdeniz’deki Mısır, Eski Yunan ve Roma uygarlıkları boyunca
süregelmiştir. Eski Yunanlılar, çocuklarını yiyen ve kanlarını içen
strigae veya lamiae'ya inanırlardı. Lamia mitolojide Zeus'un aşığı
olarak geçer, fakat Zeus'un karısı Hera ona karşı savaşmıştır. Lamia
delirmiş ve kendi dölünü öldürmüştür. Daha sonra da geceleri diğer
insanların çocuklarını da aynı şekilde öldürmek için avlanmıştır.
Örneğin,
Yunanlılar ve Romalılar tarafından bilinen bir hikaye Mennipus adında
genç bir adamın düğününden bahseder. Düğünde tanınmış bir filozof olan
Tyana'li Apollonius çok güzel olduğu söylenen gelini dikkatlice inceler.
Apollonius sonunda gelini vampir olmakla suçlar ve hikayeye göre (daha
sonra bu hikaye MS 1. yy’da Philostratus isimli bir akademisyen
tarafından anlatılmıştır) gelin "vampirizm"i kabul eder. İddiaya göre
Menippus ile evlenmesinin sebebi elinin altında içecek taze kan
bulundurmak içinmiş.
Vampir hikayeleri canavarların kiang shi.
diye adlandırıldığı eski Çin'de de yer almaktadır. Aynı şekilde eski
Hindistan ve Nepal'de de vampirlerin yaşadığı öne sürülmektedir (en
azından efsanevi olarak . Mağara duvarlarındaki eski çağlara ait
çizimlerde bir takım yaratıkların kan içtiği gösterilmiştir. Nepal’e ait
"Ölümün Efendisi" elinde kanla dolu, kafatası şeklinde bir kadeh
tutuyor ve kanla dolu bir havuzun önünde duruyor halde betimlenmiştir.
Bu duvar resimlerinden bazılarının i.ö. 3000 yıllarına kadar dayanan bir
geçmişi olduğuna inanılmaktadır. Rakshaslar, Vedas adı verilen eski
kutsal Hindistan yazılarında tarif edilmiştir. Bu yazılarda (tahminen
i.ö. 1500) Rakshaslar (yokediciler )vampirler gibi betimlenmiştir.Eski
Hindistan hakkındaki bilgilere göre bir başka canavar daha vardı. Bir
ağaçtan baş aşağı asılmış, yarasaya benzeyen ve kendi kanından yoksun
bir canavar. Bu yaratığa 'Baital' deniliyordu.
Diğer eski
Asyalılar Malezyalılar gibi "Penanggalen" adındaki bir çeşit vampire
inanıyorlardı.Bu yaratık insan başına sahipti ama bütün organları
dışarıdaydı. Ve diğer insanların, özellikle de küçük kurbanlarının
kanını içerek yaşardı.
Tanınmış vampir yazarı Montague
Summers'ın 1928'de yazılmış ve bir klasik olan "Vampir - akrabaları ve
Yakınları” nda, İspanyol gezginlerin gelişinden önce vampirlerin
Meksika'da yaşamış olabilecekleri söylenir. Ayrıca Arabistan'ın da
vampirden haberdar olduğunu yazmıştır. Agul diye hitab edilen "Arap
Geceleri Hikayeleri"nde vampir benzeri yaratıklar olduğunu yazmıştır;
bu insan eti yiyen bir hortlaktır.
Temeli ruhlara dayalı olan
Afrika inançlarında da vampir efsanesine dair işaretler vardır. Caffre
kabilesi bir ölünün tekrar geri dönebileceğine ve bir canlının kanıyla
yaşayabileceği inancını benimsemiştir.
Bir çok vampir
hikayesinin olduğu eski Peru'da ,genç birinin kanının içilerek şeytanın
müritlerinden biri olunacağına inanılırdı.
Çok eskilere dayanan
ölüm korkusu, büyü, hayat veren kan gibi olgular egzotik diyarlardan ve
eski çağlardan günümüze kadar gelmiştir. Bugün ise vampirlerin evrimi
hala sürmektedir.
Romantik Şeytan[Resimleri görebilmek için üye olun veya giriş yapın.] New
Orleans’lı 19. yy’ın ünlü Voodoo kraliçesi Marie Laveau bir keresinde
kendisinin vampir olduğunu söylemişti, değildi ama 1800’lerin sonunda,
New Orleans’ta tanınmış yazar Lafcadio Hearn Laveau’nun vampir olduğunu
düşüncesine katılmıştı. — en azından böyle tahmin ediyordu.
Muhtemelen
Hearn bir zamanlar yaşamış olan Laveau ‘un kızıyla konuşuyordu ve
kızının ismi de Marie’ydi. Hem sonra Bay Hearn bir romantikti
.Yunanistan’da doğmuş ve aşina olduğu Voodoo topluluğunun bulunduğu New
Orleans’da gazeteci yazar olarak ün yapmıştı. Daha sonra egzotik
Japonya’ya gidip evlenerek oraya yerleşmişti. Lafcadio Hearn emin olmak
için vahşi tarafta yürüdü ama Marie Laveau hakkında ileri sürdüğü iddia
tamamen inanılmaz değildi.
19. yy. New Orleans büyücülüğünde
horoz kanının çıkarılıp içildiği söylenmiş ve aslı olmayan vahşi
hikayelerle, büyü dinine inananların, çocukları kazanlar içinde pişirip
yedikleri söylentisi yayılmıştır. Bunlar gerçek olmamasına rağmen bazı
insanlar “Black Death” ve benzeri vebaların vampirler tarafından
yayıldıklarına inandıkları gibi, büyücülük hakkındaki bu söylencelere de
inanmışlardır.
Fakat büyüleyici Marie’yi vampir olarak
adlandırmanın başka bir sebebi de olabilir.Yoksa ona “Vamp” mı demeliyiz
?! O hem şehvetli hem de doğaüstü güçlere sahipti ve Laveau Eski
Avrupa’nın, cinsel mesaj taşıyan ve bununla beraber gece ölümden geri
dönerek kan arayan vampirlerden farklı değildi.
Kraliçe Viktorya
döneminde vampirlerin, bilinçaltı şehvet dürtüsü, uydurma Dracula
yoluyla yüzleştirilmiş olmalı. Ama eski bilgiler,gece ziyaretlerinin
amaçları çok da belirsiz olmayan iki şeytandan bahseder. Belki de onlar
vampirler hakkındaki inançları desteklemişlerdir. Bu romantik şeytanlar
hem erkek hem de mitolojiye göre erkeklerin rüyasına giren ve onlarla
cinsel ilişki kuran dişi şeytanlardır. (incubus, succubus)
Kabusları,
Freud’un bilinen ve modası geçmiş, korku ya da cinsel dürtülerin
bastırılması analiziyle bağdaştırarak açıklayabiliriz.Ama Ortaçağ’da
birinin yatak odasını ziyaret eden şeytan görüntüleri su götürmez
şekilde incubus (erkek), succubus (dişi) ifritlerin işleriydi. Bunlar
insanlara uyku sırasında saldıran yaratıklardı (bu aynı zamanda modern
çağda “uzaylıların adam kaçırma “ inancının da ortaya çıkmasına neden
olabilir mi?).
Bu, gece ortaya çıkan şeytanlar, kurbanlarını
uyku esnasında geçici olarak felç eder ve onların istemleri dışında
kurbanlarıyla cinsel ilişkiye girerlerdi. Bu romantik gece yaratıkları
günümüzde, baskılardan,bunalımlardan dolayı ortaya çıkan bastırılmış
cinsel duygular ve din kurumu tarafından aşılanmış suçluluk duygusunun
sonucu olarak açıklanmıştır — Bu en azından bir görüştür. Vampir
efsanesi incubus ve succubus masallarından, kurbanlarıyla ilişkiye
girmek yerine kan içmeleri dışında çok da farklı değildir. Bunun dışında
gerçek bir Freudçu’nun davranış analiziyle, bu olaylar hakkında söz
alabileceği şüphe götürmez.
Bazıları dişi cinlerin (succubus)
aslında çok parlak olduğunu ve istediğinde kılık değiştirip bir kadın
şekline bürünebildiğini, amaçlarının da yeni küçük şeytanlar yavrulamak
için bir erkekle çiftleşmek olduğunu söylerler.